Çekim Teknikleri

 

FOTOĞRAF MAKİNESİ NASIL TUTULUR?

Fotoğraf çekmek için ilk önce tam manasıyla hakim olabilmek için fotoğraf makinesinin doğru tutulması gerekir. Fotograf makinesi boyuna asılı olarak göbek seviyesinde taşınmalıdır. Burada durması makinenin sağa sola çarpmasını engellediği gibi çok kısa sürede çekim pozisyonu almayı da kolaylaştıracaktır. Ellerin boş olması doğa’da ihtiyacınız olan dengeyi sağlayacaktır. Çekim anında öncelikle sol el avuç içi yukarı bakacak ve öne doğru açılarak makine denge noktası avuç içine tam oturtulmalıdır. Parmakları çok sıkmadan hafif bir şekilde kavramalı. Sağ elimizle de makinenin sağ tarafını  kavradıktan sonra çekeceğimiz konuya doğru yönlenmeliyiz. Bakaç sağ gözümüze iyice yaklaştırılmalı ve iyi bir kompozisyon seçmeliyiz. Beden dengede olmalıdır. Bedene sağlam bir duruş vermek için bir duvar, bir ağaç, bir sokak lambası gibi yaslanacak sağlam bir yer bulmaya çalışılmalıdır. Normal bakış seviyesinden daha alçak pozisyonlarda çalışmanın zorunlu olduğu durumlarda, çömelerek çalışmak çok sakıncalıdır. Çünkü vücut bu şekilde tam bir dengede duramaz. Böyle durumlarda en iyi yöntem, yere diz dayamaktır. Ayakta, hiçbir yere yaslanmadan fotoğraf çekiminde ayakların birleştirilmesi sakıncalıdır. Ayakların birbirinden omuz genişliği kadar açık tutulmasıyla sağlam bir duruş sağlanır Kompozisyon seçiminden önce en azından bir kolumuzu gövdemize yapıştırmalıyız. Böylece sallanma riskini en aza indirdikten sonra bir kontrolle beraber nefesimizi tutup deklanşöre basmalıyız.
 

 

 
POZLANDIRMA


Fotoğraf çekim eylemine pozlandırma denir. Yani ışığı makine aracılığı ile kaydetme işlemidir. Doğru bir pozlama için fotoğrafçının kullanacağı iki “enstrüman’’ vardır.Diyafram ve enstantene.
Enstantene ışığın sensöre ya da filme ne süre ile gireceğini diyafram ise ne miktarda gireceğini belirler. Bu ikisi dengeli bir şekilde kullanıldığında doğru bir pozlama elde edilmiş olur. Nikon D SLR Makinelerinde çok gelişmiş poz ölçüm sistemleri bulunmaktadır.Makinelerin P olarak gösterdiği Programmodunda makineler, bu hassas ölçüm sistemiile ortamın gerektirdiği enstantene ve diyaframı kendileri ayarlarlar.
Ancak fotoğrafçı kendi çekmek istediği kompozisyona göre bu ayarları değiştirmek isteyecektir. Örneğin net alan derinliğini kontrol etmek için diyaframa müdahele etmek gerekecektir.İşte burada enstantene ve diyaframın dengelenmesi gerekir.Bu dengeye Eşdeğerlilik Yasası denir.

 
 


EŞDEĞERLİLİK YASASI

Eşdeğerlilik yasası genel olarak bir kovanın su ile doldurulması ile örneklendirilir. Bu örnekte kova görüntü sensörü( CCD,CMOS) Suyun akma şiddeti diyafram, suyun akma süresi de enstanteneye benzetilebilir. Kovanın taşmadan ve yarım kalmadan tam olarak dolması da doğru bir pozlama olacaktır.O halde musluk ne kadar çok açılırsa (diyafram) musluğun açık kalma süresi(enstantene) o oranda azaltılmalıdır ki kova taşmasın. Buradan yola çıkarak diyafram ne kadar açılırsa yani ışığın makineye giriş şiddeti ne kadar artırılırsa(diyafram açmak sayısal olarak küçültmedir. ör.2,8) enstantene değeri o miktarda arttırılır yani ışığın makineye giriş süresi azaltılır.(Enstantene artınca ışık daha az sürede içeri girer. Enstantene 1/250 iken 1/60 dan daha az ışık sensöre düşer.) Böylece doğru bir pozlama ile ışığa doymuş keskin bir görüntü elde edilir.
 
 
POZLAMA TELAFİSİ

Bazı konuları fotoğraflarken istenen sonucu elde etmek için,pozlamada makinenin önerdiği değeri değiştirmek üzere pozlama telafisini kullanmak gerekebilir.Örneğin kompozisyonumuzun içinde parlayan bir nesneyi vurgulamak için arka planı karartmak gerekir bunun için pozlama eksiltilir. Kural olarak, ana konu arka plandan daha karanlıksa artan telafi yani ( + ) ana konu daha parlaksa azalan değer telafisi yani ( – ) değerler kullanılır.
 
 
ASA(ISO) KULLANIMI

ASA daha öncede anlatıldığı gibi, görüntü sensörünün ışık hassasiyetidir. Yüksek ASA larda ışık hassasiyeti artar. Düşük ışık koşullarında ASA arttırılarak pozlamanın dengeli olması sağlanabilir. Çekim yaptığımız ortamda ışık azsa düşük enstantene değeri kullanılır ya da flaş kullanılarak yüksek enstantene değerine çıkılır. Ortamın kendi ışığı kaybedilmemek isteniyorsa flaşsız örneğin 1/20 gibi düşük bir enstantene ve f:2,8 gibi açık bir diyaframla ile çekim yapılır. Ancak bu hızda tripotsuz elde çekim yapılırken makinenin titreme olasılığı yüksektir. Aynı zamanda açık diyafram değerlerinde netlik daha azdır.Bu aşamada yapılması gereken ASA yı yükselterek yüksek bir enstantene ve daha kısık bir diyaframa ulaşmaktır.
Örnek: Sadece spot ışığı ile aydınlatılmış bir ortamda 100 ASA da Makinemizin pozometresi 1/15 enstantene ve f:3,5 diyafram veriyor.ASA mızı 1600’ e alırsak yeni enstantene ve diyafram değerimiz 1/60 f:5,6 olur. Daha net bir fotoğraf elde edilir.
 
 
WB (White Balance) BEYAZ AYARI



Işığın rengi ışık kaynağının rengine göre değişiklik gösterir.İnsan gözü ışık kaynağının rengindeki değişikliklere adapte olabilir ve sonuçta ister gölgede, ister doğrudan güneş ışığında isterse parlak ışık altında olsun beyaz objeleri beyaz görür. Filmli kameralarda kullanılan filmin aksine dijital kameralar resimleri ışık kaynağının rengine göre işleyerek bu ayarlamanın bir benzerini yapabilmektedir.Bu işlem “beyaz ayarı” olarak bilinir.Işığın rengi ısısıyla ilgilidir. Işığın ısısı KELVİN (K) ile gösterilir.
Kelvinmetre ile ölçülür. Ana ışık kaynağı olan güneşin, gündoğumunda renk sıcaklığı 3100-4300 Kelvin, gün ortasında 5000-7000Kelvin,kapalı-bulutlu bir havada 6000-8000 Kelvin ve günbatımında 2500-3100 Kelvin arasında değişir. Kelvin dereceleri 5500 k nin altına doğru indiğinde renk spektrumunun sıcak tonlarına doğru gideriz yani sarı , yeşil , turuncu ve kırmızı renkler fotoğrafımıza hakim olmağa başlar. 5500 K üstüne çıkıldığında ise soğuk tonlara yani mavi renge doğru gidilir. (bkz resim1) Yapay ışık kaynakları floresanlar yeşil , tungsten ev ampulleri sarı tonlu aydınlatmalar yaparlar , filmli makineler zamanında objektifin önüne renk derecelerini dengeye getiren mavi ya da sarı tonlu filtreler kullanıyorduk , şimdi ise digital fotoğraf makinemize kullandığımız ışık kaynağının türünü seçerek beyaz ayarı yapıyoruz.
 
 
PERSPEKTİF

Bize yakın cismin büyük, uzak cismin küçük görülmesi olayına perspektif denir. Fotoğrafta, perspektif ile derinlik hissi belirginlik kazanır. İki boyuta sahip fotoğrafta, perspektif çeşitli şekillerde algılanır.En başta, bakış noktamıza yakın konu büyük, uzak konu küçüktür. Boyutlarının eşit olduğu bilinen nesneler fotoğrafta farklı boyutlarda görülürse derinlik hissi verilmiş olur. Yakın konunun uzaktaki nesneleri kısmen örtmesi bir başka perspektif ve derinlik Perspektif etkisidir.
Perspektifte konuya bakış noktası yani konuya olan mesafe çok önemlidir. Konuya yaklaştıkça derinlik etkisi perspektif artar, planlar arasındaki mesafeler büyür ve planlar birbirinden ayrılır. Bakış noktası uzaklaştığında derinlik etkisi gittikçe kaybolur.Sonsuzda bakıldığında perspektiften söz edilemez. Çünkü planlar üst üste binmiş, kaçma noktası ve boyutlar arasındaki farklar yok olmuştur.
 
 
IŞIK

Işık fotoğrafın, estetik bir görüntü ye ulaşmasındaki ön önemli görsel araçtır. Işığın geliş yönü, konunun anlatılmasında, vurgulanmasında çok önemlidir. Bir yapay ışık kaynağının konu etrafında dolaştırılması ile konunun farklı şekillerde aydınlandığı ve algılandığı görülür. Gün ışığında ise konu etrafında dolaşan fotoğrafçı her noktada farklı aydınlanma etkisi alır. Işık kaynağı konuya çok yakın konumlandırılmış,bir cephe ışığı veriyorsa, konu üzerinde doku ve derinlik etkisi vermeyen bir aydınlanma sağlanır. Işık kaynağı konu ile 90 derecelik bir açı yapacak şekilde kaydırıldığında doku ve derinlik etkisi gittikçe artar. Konunun dokusunun en iyi algılanması konuyu yalayan bir aydınlatma ile sağlanır. Işık kaynağı konunun arkasına doğru kaydırıldıkça derinlik ve konunun formu belirginlik kazanır. Fotoğrafta ışığı görmek, takip edebilmek önemlidir. Fotoğrafta en iyi anlatım ışığın doğru yönden,doğru zamanda kullanılması ile başarıya ulaşır. Güneş ışınları her mevsim, günün her saati farklı açı ve eğim ile dünyaya ulaşır.
Yaz aylarında tam dik gelen ışınlar kış aylarında güneyden, yerle dar bir açı yaparak gelir.Hareket edemeyen ve yapay ışıkla aydınlatılamayacak kadar büyük bir konunun fotoğrafı çekilecek ise, örneğin bir binanın, bir tarihi eserin, güneş ışınlarının en uygun geldiği saat veya mevsim beklenmelidir.
“Fotoğrafçı” böyle bir fotoğrafın herhangi bir anda değil, yalnızca belli bir anda çekilebileceğini bilir.Cephesi kuzeye bakan bir binanın ancak bahar, yaz aylarında ve günün belli saatlerinde çekilebileceği gibi. Yarı geçirgen bir malzemeden süzülmeden veya yansıtıcı bir yüzeyden yansımadan direkt gelen ışık her zaman konunun arkasında gölge oluşturur. Işık alçaldıkça gölge belirginleşir, konudan uzaklaşır ve boyutları büyür. Fotoğraf karesi içinde doğru yerleştirilmiş gölgeler,ışığın konuya kattığı değerleri destekler ve fotoğrafa belirginliği sağlamakta önemli rol oynar.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol